top of page

Bebek Semtinin Tarihi

Boğaz şeridi üzerinde yer alan Bebek semti engebeli bir arazi üzerine kuruludur. Kuzeyi 'Küçük Bebek', güneyi de 'Büyük Bebek' olarak diye bilinir.

Bebek semtinin bilinen en eski adının, kaynaklarda farklı şekillerde yazılan (Challae, Chilai, Khile), Skallia (iskeleler) sözcüğünün bozulmuş bir biçimi olan 'Hallai' olduğu ileri sürülmektedir.

Bunun yanı sıra 'Bebek' adının kökleri Fatih Sultan Mehmed dönemine kadar uzanır. Evliya Çelebi’ye göre, Fatih Sultan Mehmed, Rumeli Hisarı yapımı ve kuşatma sırasında bölge asayişini sağlamak için Bebek Çelebi lakaplı bir bölükbaşı tayin eder. Bebek Çelebi, semtte bir köşk ve bir bahçe yaptırır. Asıl adı Mustafa Çavuş olan bu kişinin vefatından sonra da semt onun adıyla anılmaya başlar.

Bizans döneminde Bebek’te, avcı ve balıkçıların koruyucusu sayılan 'Dieana' adına bir tapınak ve 'Artemis' adına bir adak yeri yapılmıştı. Yine Bizans döneminde aziz Michael ya da aziz Gabriel için yaptırıldığı sanılan bir kilise vardı. Bebek’te bulunan ve hâlâ ayakta olan bir Rum, bir de Katolik kilisesinden birinin bunlardan biri olduğu düşünülmektedir.

Bebek Çelebi/Çavuş’un da burada bir köşkü ve dağlara doğru başına alıp giden bir bahçesi vardı. 16. yy’ın yazarlarından Petrus Gyllius’un şu notundan, Bebek’in o çağlardan beri sırtlarının bol kuşlu ve ormanlık olduğu anlaşılıyor: "Buralardaki Artemis madebi kuş avcıları tarafından-Fetih’ten önce-yaptırılmıştır. Dünya Harbi sonunda 1918’de Mühendis Necip Bey tarafından çizilen haritada, Bebek’in bahçe ve korularla çelenklendiği görülür. Bugün de arkasındaki tepelerde, Valide Paşa, Ayşe Sultan, Arifi Paşa, Boğaziçi Üniversitesi koruları mevcut."

İstanbul’un kuşatılması sırasında burada Bizans egemenliğinin zayıfladığı, hatta çevredeki bazı balıkçı köylerinin Galata’ya bağlı olduğu sanılırken, 18. yüzyılın ilk çeyreğine kadar yörenin pek bilinmediği, varolan kasırların terk edildiği, hatta bu harabelerde barınan haydut ve eşkıyalar yüzünden semtin kötü bir üne sahip olduğu biliniyor. O güne kadar hakkında hiç de iyi şeyler söylenmeyen Bebek, III. Ahmed ve sadrazamı Damat İbrahim Paşa zamanında tanınmaya başlar. Bu dönemde, Bebek bahçesinde Hümayunabad Kasrı, Bebek Camii, mektep, çeşme, hamam, değirmen ve dükkanlar inşa edilir, semt kalabalıklaşmaya ve şenlenmeye başlar.

Bu gelişme içerisinde Türkler, Rumlar, Yahudiler ve Ermeniler semtte teker teker köşkler, yalılar ve konaklar yaptırmaya başlamışlardır. Yazılı kaynaklardan, daha sonraları Hasan Halife Bahçesi’nden, Kayalar Köyü’ne kadar uzanan arazinin parsellenerek halka satıldığı, sahil devlet erkanına ayrılırken, köyün içindeki arsaların halka verildiği bilinmektedir.

18. ve 19. yy'a ait tüm gravürlerde Bebek, Bebek Kasrı’nın egemen olduğu sahilde, yalıların birbirini izlediği tepelere doğru birkaç ahşap köşkün süslediği, bol ve büyük ağaçlıklı bomboş ve yeşil yamaçlara yaslanan bir semt olarak görülmektedir. 18. yüzyıl sonundan 19. yüzyıl ortalarına kadar olan dönemi kapsayan Bostancıbaşı Defterleri’nden, Arnavutköy İskelesi’nden Rumelihisarı’na uzanan bu sahilde, şeyhülislam, Rumeli kazaskeri, reisülküttab, hekimbaşı gibi devlet ricalinin, birkaç nesil aynı ailenin elinde kalmış ya da kalacak olan 40 kadar sahilsaray ile bahçelerinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bunların arasında Himmetzadeler, Dürrizadeler, Yesarizadeler ve Elmaszadeler’in yalıları dikkat çekmektedir.

19. yüzyılın ortalarından itibaren semtte başlayan vapur ve tramvay seferleri sayesinde Bebek, yazlık görünümünden çıkıp, yavaş yavaş sürekli yaşanan bir yer haline gelmiştir. 19. yüzyılın sonlarından itibaren sahilde ve sırtlarında yalılar ve köşkler çoğalmaya başlamıştır.

Günümüzde Bebek yaklaşık 5.000 kişinin ikamet ettiği, İstanbul'un en prestijli semti olarak kabul edilmektedir.

Bebek semtinin yakın tarihini 2019 yılında TRT2'de yayınlanan kısa belgeselde, Bebek semtinin renkli simalarından Sn. Hatice Mualla Mezhepoğlu'nun anlatımıyla izleyebilirsiniz.

bottom of page